DOLAR 27,3018 0.2%
EURO 28,8617 0.16%
ALTIN 1.663,910,05
BITCOIN %
Ankara
22°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Admin

Admin

26 Eylül 2023 Salı

3-2’nin ardından ’65. dakika’ polemiği: Bu zeka için tebrik ediyorum

3-2’nin ardından ’65. dakika’ polemiği: Bu zeka için tebrik ediyorum
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Süper Lig’in 6. haftasında namağlup Hatayspor, 2-0 gerideyken 72. dakikadan sonra attığı gollerle Trabzonspor’u 3-2 mağlup etti. Maçın ardından Hatayspor Teknik Direktörü Volkan Demirel “Trabzonspor’un 65. dakikadan sonra oyundan düşeceğini biliyorduk.” dedi. Trabzonspor Teknik Direktörü Nenad Bjelica ise “Çok zekilermiş o zaman. Bu zeka için kendilerini kutlamak istiyorum.” yanıtını verdi.

Volkan Demirel, maçın ardından düzenlenen basın toplantısında, şunları söyledi: “Kazanacağımızı biliyordum. Eğer futbolun adaleti varsa, maçın bize bir şekilde döneceğini biliyordum. Penaltı pozisyonu var, çıkabilecek kırmızı kartlar var. Fazla da hakemle alakalı konuşmak istemiyorum ama fiziksel olarak 65’ten sonra zaten oyunun bize döneceğini biliyorduk. Trabzonspor’un opsiyonlarını biliyorduk. Direkt oyunlar, uzun boylu oyuncuların gönderdikleri… İkinci topu kazanarak gol pozisyonu bulmaya çalıştılar. İlk gol öyle oldu. İstatistik olarak da hem topun bizde olması hem girdiğimiz pozisyonlar hem ortalar hem yakaladığımız kornerlerle tüm maçın üstünlüğü bizim elimizdeydi. Dediğim gibi 2 pozisyonları var. O da gösterdiğimiz ve çalıştığımız pozisyonlardı. Fiziksel olarak iyi durumda olduğumuz için 65’ten sonra oyuncu değişikliklerinin de etkisiyle oyuncularım müthiş bir galibiyeti hak ederek aldılar.”

Demirel maç sonu yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamada ise “Maçın bir dakikası bile kaybedeceğimizi ya da berabere kalacağımızı hiç düşünmedim. Sadece uzun topla çıkıp, ikinci topu alarak kaleye gitmeye çalışan bir Trabzonspor var. 60-65. dakikadan sonra fiziksel olarak düşüşe geçeceklerini biliyorduk. Fiziksel olarak çok iyi durumdayız, çünkü çok çalışıyoruz. Rakip takımları iyi analiz ediyoruz.” diye konuştu.

BJELİCA: BUGÜN RAKİBİMİZ ÇOK ŞANSLIYDI

Trabzonspor teknik direktörü Nenad Bjelica ise kendileri için özellikle son 20 dakikası hayal kırıklığı olan bir maç oynadıklarını söyledi.

“Beşiktaş maçında işler iyi gitmişti, bugün gitmedi” diyen Bjelica Volkan Demirel’in “Trabzonspor’un 65. dakikadan sonra oyundan düşeceğini biliyorduk.” açıklamasına ise şu yanıtı verdi: “Çok zekilermiş o zaman. Bu zeka için kendilerini kutlamak istiyorum. Bunlar sadece yorum. Savaş sonrası general olmak kolay, işler bittikten sonra konuşmak daha kolay. Çünkü bir şey söylerken, argümana dayalı olması lazım. Hangi kanıt ya da düşünceyle bunları söylediklerini ifade etmeleri lazım. Takımımız hangi maçımızda son dakikalarda sıkıntı yaşadı, oyundan düştü? Belki bir tek Antalyaspor maçını sayabilirsiniz. Diğer maçların hiçbirinde bunu yaşamadık. Örneğin son oynadığımız Beşiktaş maçında takımımız hiçbir şekilde bunu yaşamadı. Bugün rakibimiz çok şanslıydı. Kaleyi bulan 3 şutları vardı ve 3 gol attılar. Tarihi her zaman kazananlar yazar. Böyledir.” (HABER MERKEZİ)

Devamını Oku

Orban: İsveç için acil bir durum mu var?

Orban: İsveç için acil bir durum mu var?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, İsveç’in güvenliğinin şu an tehdit altında olmadığını ve bu ülkenin NATO üyeliğini onaylamak için acele etmeyeceklerini dile getirdi. Orban, Macaristan parlamentosunda yaptığı konuşmada, “Bizi, İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmeye zorlayacak acil bir durum mu var? Ben böyle bir şey görmüyorum” ifadelerini kullandı.

DW Türkçe’nin aktardığına göre İsveç’te dört yıl önce, okul eğitimi amacıyla kamu televizyonunda gösterilen bir videoda, Macaristan demokrasisinin son 12 yılda zayıfladığına dair içerikler yayınlanmış ve bu video geçtiğimiz günlerde Macaristan’da gündeme gelmişti.

‘RUS ENERJİSİNE İHTİYACIMIZ VAR’

Konuşmasında Avrupa Birliği (AB) tarafından planlanan, Avrupa’yı Rus enerjisinden tamamen bağımsız hale getirme girişimlerine de karşı çıkan Orban, bunun hem ülkesinin hem de Avrupa’nın çıkarlarına aykırı olduğunu dile getirdi. Macaristan’ın, Rusya’dan gelen doğal gaz ve petrole ihtiyaç duyduğunu kaydeden Orban, diğer yandan enerji tedariği için kaynaklarını çeşitlendirme amacıyla görüşmelerde bulunduklarını ve bu bağlamda Katar, Türkiye ve Azerbaycan ile temasların devam ettiğini bildirdi.

‘UKRAYNA’YI DESTEKLEMEYECEĞİZ’

Macaristan Başbakanı Orban, parlamento kürsüsünden yaptığı konuşmada, Ukrayna’daki Macar etnik kökenlilere, daha önce sahip olduğu haklar iade edilene dek, Ukrayna’yı uluslararası konularda desteklemeyeceklerini de ifade etti.

“(Macar okullarını) Ukrayna okullarına dönüştürmek istiyorlar. Bu olmazsa, okulları kapatmayı amaçlıyorlar” diyen Orban, Ukrayna’nın batısında yaşayan Macar kökenlilerin hakları için mücadele etmeye devam edeceğini belirtti.

Budapeşte Kiev’in, Ukrayna’da yaşayan ve yaklaşık 150 bin kişiden oluşan Ukrayna vatandaşı Macar azınlığı ana dil hakkından mahrum bıraktığını savunuyor. Dönemin Ukrayna hükümeti, 2017 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile azınlıkların okullarda ana dillerini kullanmalarına kısıtlama getrmiş ve bu konu geçmişte de birçok kez iki ülke arasında tartışmalara neden olmuştu.

Aralık ayında yapılacak olan AB zirvesinde, Ukrayna’nın Birlik’e katılım sürecinin başlayıp başlamayacağına dair karar verilmesi bekleniyor. Ukrayna’ya bu konuda yeşil ışık yakılabilmesi için, tüm 27 AB üyesi ülkenin onayı gerekiyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, 2019 yılında bu göreve seçilmesinin ardından yaptığı açıklamada, ülkedeki azınlıkların, özellikle inançları ve dilleri ile ilgili haklarının korunmasına yönelik bir tasarı hazırlanmasının gerekli olduğunu vurgulamıştı. (HABER MERKEZİ)

Devamını Oku

Öztrak: Bahçeli’nin ‘Soylu’ açıklaması Erdoğan’a davet

Öztrak: Bahçeli’nin ‘Soylu’ açıklaması Erdoğan’a davet
0

BEĞENDİM

ABONE OL

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının ardından parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Öztrak, “Ekonomi ve devlet yönetimi çürüyerek dağılıyor. Sadece çökme olsa, çöken kaldırılır. Ama bu çürüme öylesine sinsi ki burunlar bu kokuya yavaş yavaş alıştırılıyor” dedi.

“Bu hükümet bu ülkenin, bu milletin hiçbir derdine derman olamaz” diyen Öztrak, “Seçimden sonra yaptığı ve yapmadıklarıyla bunu ispatladı. Şimdi Erdoğan, partisinin yüzde 30’un da altına inen oyuyla seçim kazanmak için her yolu denemek istiyor. Bütün ümidi, muhalefeti ne yapıp edip dağıtmak” ifadelerini kullandı.

Parti Meclisinin yarın yapacağı toplantıda, kurultay tarihine karar vereceğini belirten Öztrak, “Bu ülkenin aydınlık yarınlarına inananlar olarak bu süreçten de yenilenerek, güçlenerek çıkacağız” dedi. Öztrak kongrelerinde kavga değil “demokratik tartışmalar” yapıldığını söyledi.

ANKA’nın haberine göre Öztrak, şunları söyledi:

AZERBAYCAN’IN KARABAĞ’DA DÜZENLEDİĞİ OPERASYONUNUN BÖLGE BARIŞINA KATKI SAĞLAYACAĞINA İNANIYORUZ: “Bugün MYK’mızın gündeminde, son iki yıldır hükümetin faiz konusunda bel kıran dönüşlerinin ekonomiye etkisi, milletimizi ezen enflasyon ve işsizlik, hayat pahalılığı ve açlık, hükümetin sürekli oyalayıp enflasyon canavarına yem ettiği emeklilerimiz, borcu borçla çevirerek günü kurtarmaya çalışan vatandaşlarımızın kredi ve kredi kartı faizlerinin artmasıyla yaşadığı sıkıntılar, ülkemizin sessiz istilası anlamına gelen sığınmacı meselesi, hükümetin ülkeyi yönetememesinin sebep olduğu çürüme vardı.”

MYK toplantımızda ayrıca, Karabağ’daki gelişmeleri de dikkatle değerlendirdik. Türkiye ve Azerbaycan aynı anda çarpan tek yürektir. Uluslararası hukuka göre, Karabağ’da Azerbaycan egemenliği meşrudur. Azerbaycan’ın bu süreçte, sivillere zarar gelmemesi için gösterdiği özen ve barışı tesis etmeye yönelik söylemleri takdire şayandır. Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlediği terörle mücadele operasyonunun bölge barışına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu mücadelede şehit olanlara Allah’tan rahmet diliyoruz.

MAYIS AYINDAKİ SEÇİMLERİN ARDINDAN ‘ÇAKMA EKONOMİST’ ÇARK ETTİ: Siyasetçiler, yöneticiler hep birkaç adım sonrasını düşünmek zorundadır. Vatandaştan yetki alanların, insanların umutlu, mutlu, huzur içinde yaşadığı bir ülke için en iyisini yapma mecburiyeti vardır. Hiçbir millet umutsuzluk içinde yaşayamaz. Umutsuzluk toplumları çürütür. Yönetenler, günü birlik politikalarla, hamaset dolu sözlerle yarının sorumluluğundan kaçamazlar. Ülkemiz maalesef tam da böyle bir anlayışın elinde yönetilmiyor, çürüyor. Erdoğan’ın burnunun dikine giderek ilk faiz indirimini yapmasının üzerinden tam 2 yıl geçti. Mayıs ayındaki seçimlerin ardından ‘çakma ekonomist’ çark etti. Hem de ne çark! Ekonomiyi, daha önce dolandırıcı ilan ettiği bakanla, ABD’den ithal ettiği Merkez Bankası başkanına bıraktı. Onların da ilk işi, Erdoğan’ın izlediği politikaları irrasyonel ilan etmek oldu. Seçimden önce yüzde 8 buçuk olan politika faizini, 3 ayda dörde katladılar. Erdoğan’ın faiz macerası, arkasında devasa bir enkaz bıraktı.

ERDOĞAN, ABD’DE TÜRKİYE’NİN DÜNYADA İLK BEŞ ÜLKEDEN BİRİ OLDUĞUNU ANLATMADI: Daha üç yıl önce yüzde 19 olan politika faizi, şimdi yüzde 30.8 lira 65 kuruş olan bir doların değeri şimdi 27 lira 20 kuruş. Yüzde 19 olan enflasyon, şu anda yüzde 50. Dahası, Erdoğan’ın seçim öncesinde, ‘Yıl sonunda yüzde 20’ler seviyesinde olacak’ dediği, millete söz verdiği enflasyonun yıl sonunda yüzde 65 olacağını da OVP’de kabul etti. Ancak bu tablonun müsebbibi Erdoğan, ABD’de yine sorumluluktan kaçmaya başladı. Enflasyonun ‘dünyanın sorunu’ olduğunu anlattı, tabii Türkiye’nin neden enflasyonun şampiyonlar liginde, dünyada ilk beş ülkeden biri olduğunu anlatmadı. Bizdeki aylık enflasyonun neden dünyadaki 140 ülkenin yıllık enflasyonundan daha fazla olduğunu, bunun kimin eseri olduğunu da açıklamadı. Dünyada gıda fiyatları düşerken bizde neden sürekli arttığından, gıda enflasyonunda neden dünya dördüncüsü olduğumuzdan, ülkemizde yaşanan çocuk açlığından hiç söz etmedi. Kendi politik hataları nedeniyle Türkiye’nin nasıl Dünya Sefalet Endeksi’nde, ilk 40’a giren tek OECD üyesi ülke haline geldiğini, ülkeyi Sefalet Endeksi’nde Sudan ile Surinam arasına nasıl sıkıştırdığını da anlatmadı. Bu verimli topraklarda, bu genç nüfusumuzla G20 ülkeleri arasında Arjantin’le birlikte, neden Sefalet Şampiyonu olduğumuzdan ise hiç söz etmedi.

HERKES BİLİYOR, BİZDEKİ ENFLASYON DÜNYADAN FALAN DEĞİL, TAMAMI ERDOĞAN’DAN: Herkes biliyor, bizdeki enflasyon dünyadan falan değil, tamamı Erdoğan’dan. Erdoğan’ın, ev yapımı krizi yüzünden. Şimdi Erdoğan, ABD’de yeni vitriniyle birlikte, 2024’ün ilk çeyreğinde enflasyonu düşüreceklerini anlatıyor. Beyefendi, 2023’ü gözden çıkarmış, önümüzdeki yıla randevu veriyor. Arkadaşlarının başarılı olacaklarını söyleyerek sorumluluğu onlara yıkıyor, yeni çarklara ve kaçışlara zemin hazırlıyor. Saray ve şürekası ekonominin ayarlarıyla öyle bir oynadılar ki artık ekonomi ayar tutmuyor. Faizlerin seçimden sonra dörde katlanmasına, Merkez Bankası’nın arka kapısından döviz satışının sürmesine rağmen paramız pul olmaya, enflasyon azmaya devam ediyor. Merkez Bankası, hafta içinde politika faizini yüzde 25’ten yüzde 30’a yükseltti. Böylece seçimlerden sonra politika faizi, toplam 21 buçuk puan birden arttı. Merkez Bankası’nın kısa vadeli faiz haddinin yüzde 30’lara çıktığını, en son 2003 yılının Ekim ayında, yani tam 20 yıl önce görmüştük. Merkez Bankası’nın piyasaya borç verme faizi yüzde 31 iken İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) enflasyonu yüzde 20,3 idi. Dolar kuru da o gün 1 lira 40 kuruştu. Bugün, MB’nin politika faizi yine yüzde 30 ama gerçekleşen İTO enflasyonu yüzde 74, 1 dolar da 27 lira 20 kuruş. Bu, işlerin nasıl raydan çıktığını açık seçik ortaya koyuyor.

TARİHİMİZDE İLK KEZ DEVLETİN İÇ BORCU İÇİN İLERİDE ÖDEYECEĞİ FAİZ, BORCUN ANAPARASINI AŞTI: Bu kadar faiz artırıyorlar, dolar da enflasyon da artık tınmıyor. Bunun sarayın güven vermeyen siyasetinden kaynaklandığının tüm dünya farkında. Erdoğan, daha mayıs ayındaki seçimden hemen önce, ‘Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece, faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Göreceksiniz, enflasyon da faizle beraber düşecek’ diyordu. Sonuç, tam tersi oldu. Faiz de enflasyon da uçtu. Tarihimizde ilk kez devletin iç borcu için ileride ödeyeceği faiz, borcun anaparasını aştı. Bütçenin faiz giderleri şaha kalktı. 1975-2002 döneminde bütçeden her gün yapılan faiz ödemesi, yaklaşık 24 buçuk milyon dolardı. 2003-2023 döneminde söz konusu ödeme, 73 milyon dolara çıktı. Cumhurbaşkanının imzasıyla yayınlanan Orta Vadeli Program’a (OVP) göre ise 2024-2026 döneminde, devletin bütçesinden her gün yapılacak faiz ödemesi, yaklaşık 113 milyon dolar olacak. Milletin bankalara olan borcunun artan faiz yükü yetmedi, bir de bütçenin faiz yükünü taşıtacaklar. Bunu ödemek için milletimiz önümüzdeki üç yılda daha çok çalışacak, daha çok vergi ödeyecek. Atalarımız ne güzel söylemiş: ‘Hilekârdan yumurta alan, içinde sarısını bulamaz.’

IMF BİLE KONUT VE GIDA HARCAMALARININ DAR VE SABİT GELİRLE ÇALIŞANLARIN BOĞAZINI NASIL SIKTIĞINI ANLATIYOR: Milletin gelirini enflasyonla pul eden hükümet, şimdi milletin kredilerini kesme, kredi kartlarına sınır getirme hazırlığında. Diğer taraftan son faiz kararından sonra, ihtiyaç kredilerinin faizleri yüzde 60’a dayanmış vaziyette. Kredi kartı gecikme faizleri aldı başını gitmiş durumda. Borcu borçla çeviren vatandaşlarımız için, maliyetlerin giderek artacağı, ödemelerin çok zorlaşacağı bir dönem başlıyor. Nitekim ilk 9 ayda icra dairelerine gelen yeni dosya sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60’a yakın artmış, 10 milyonun üzerine çıkmış. İlk 8 ayda, 95 bin çeke karşılıksız işlemi yapılmış. Karşılıksız çek tutarı yüzde 163 artışla, 31,4 milyar liraya yükselmiş. Uluslararası Para Fonu bile, Türkiye ile ilgili son 4. Madde raporunda, yüksek enflasyonla artan konut ve gıda harcamalarının dar ve sabit gelirle çalışanların boğazını nasıl sıktığını anlatıyor.

KORKUT BORATAV HOCAMINIZIN İFADE ETTİĞİ GİBİ ÇOK DAHA TEHLİKELİ BİR DURUMU YAŞIYORUZ: Ülkede çalışanların yarısından fazlası, açlık sınırının altındaki asgari ücret ya da civarında bir ücrete talim ediyor. Çalışmayan aç, çalışan da aç. Millet sadece yoklukla değil, açlıkla da sınanıyor. Diğer taraftan, elinde biraz parası olan da eriyip gitmesin diye borsaya yöneliyor. Olmayacak hisseler, olmayacak fiyatlara çıkıyor. Hükümetin kerameti kendinden menkul sözde alimleri de ‘Borsaya yatırım yapın’ fetvaları veriyor. Yarın öbür gün, buraya para yatıranların Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaları, bir kere daha piyasanın köpekbalıklarına yem olmaları eğer tedbir alınmazsa kaçınılmaz. Parası olan vatandaşlar da paralarını hızla yurt dışına kaçırıyor. Son üç yılda vatandaşların yurt dışı portföy yatırımları, 4 katına çıkmış. Değerli hocamız Korkut Boratav’ın ifade ettiği gibi, ekonomide çökmeden çok daha tehlikeli bir süreci yaşıyoruz. Ekonomi ve devlet yönetimi çürüyerek dağılıyor. Sadece çökme olsa, çöken kaldırılır. Ama bu çürüme öylesine sinsi ki burunlar bu kokuya yavaş yavaş alıştırılıyor. İnsanlar yaşanan felaketi giderek kanıksamaya başlıyor. Saray, şürekası ve ekonominin parazitleri, bu leş kokulu ortamda semirirken milletimiz her geçen gün daha fazla eziliyor.

SEÇİMDEN ÖNCE ÜLKENİN DÖRT YANINDAN PETROL FIŞKIRIYORDU. ŞİMDİ, MAZOT DA BENZİN DE 40 LİRAYI BULDU: Dünyada tarımın başladığı, bastonu diksen yeşerten bu bereketli topraklarda, yoksulluğu geçtik açlığı konuşuyoruz. Erzurum’da piyasanın az altında fiyata 1 kilo et alabilmek için insanlar, sabahın 6’sında kuyruğa giriyor. Kimi görüntü alan basın mensuplarından utanıyor, kimi ‘Çek kardeşim, yönetenler halimizi görsün’ diyor. Kuyruktaki bir vatandaş, ‘Bizi bu hale koyanların vicdanları rahat mı’ diye soruyor. Bir başkası da araya girerek ‘Suç bizde. Her defasında bunlara oy veriyoruz’ diye hayıflanıyor. Ekim ayında, elektriğe yüzde 30 civarında zam haberleri geliyor. Seçimden önce ülkenin dört yanından petrol fışkırıyordu. Hatta öyle bir petrol bulunuyordu ki çıktığı gibi traktörüne koy, çalıştır diye hikayeler anlatılıyordu. Şimdi, mazot da benzin de 40 lirayı buldu. 200 liralık yakıt alsan, ibre kırmızıdan yukarı çıkmıyor ama Erdoğan, dışarıda gazetecilere İstanbul’da enerji hub’ı kurmaktan bahsediyor.

ERDOĞAN’A HER ŞEY LGBT RENKLERİNİ HATIRLATIYOR: Biz, ‘Zamlar zam olmaktan çıktı, zulme döndü’ demiştik. Artık en yakınlarındaki ortakları bile, ‘Bu enflasyon, bu pahalılık azap değil de nedir’ diye soruyor. Ama hükümet, hiç oralı değil, Erdoğan’ın aklında varsa yoksa LGBT renkleri var. Ona her şey LGBT renklerini hatırlatıyor. En son yandaş basına Birleşmiş Milletler (BM) duvarlarında LGBT renklerini gördüğünü anlatıyor. Buradaki liderlerden bir tanesi LGBT’ci diye dedikodu yapıyor. Bunun üzerinden aile, ahlak dersleri anlatıyor. Ya gerçekten kendi de şürekası da dünyadan habersiz ya da bilerek BM’nin ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ hedeflerini anlatan boyalı merdivenlerine, salon süslemelerine LGBT renkleri diyor. Arkasına da seçim taktiği olarak kullanacağı belli olan anayasa değişikliği önerisini ekliyor. Buradan TÜİK yetkililerini de uyaralım: İnternet sitenizden Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri sayfasını kaldırmazsanız sizin de Erdoğan’ın hışmına uğramanız yakındır. Erdoğan, kalkınmadan bihaber ama milleti bölmekten, içinden düşman çıkartmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Erdoğan, gerçekten aile yapısını önemsiyorsa ülkede aileleri asıl dağıtanın, boşanmaları artıranın, ahlakı bozanın kendi eseri olan enflasyon, hayat pahalılığı, geçim derdi olduğunu kabul etmelidir. Geçen yıl bu ülkede, 181 bin çift boşanmış, boşanmalar hızla artıyor. Erdoğan, önce ekonomiye bunlara bir çözüm aramalıdır. Milleti bölmek için yalana, dolana; gözünü boyamak için anayasa değiştirmeye sarılacağına asıl bulabiliyorsa bu çürümüşlüğe çare bulmalıdır.

SAYIŞTAY’IN HER TARAFI BUDANMIŞ RAPORLARIYLA BİLE, DEVLET YÖNETİMİNDE NASIL BİR ÇÜRÜMENİN YAŞANDIĞI ORTADA: Bu çürüyen rejimde, devlet yönetimi ve kurumlar da büyük bir hızla çürüyor. Sayıştay’ın her tarafı budanmış, sansüre uğramış raporlarıyla bile devlet yönetiminde nasıl bir çürümenin yaşandığı ortada. Kurumlar Sayıştay’a bilgi vermiyor, veren de yarım yamalak veriyor, gelir tahmini yapıyorlar, gerçekleşme tahminden yüzde 25 bin 316 oranında sapıyor. Bu tahmin değil, tamamen atmasyon. Millete sabır telkin eden ama itibardan hiç tasarruf etmeyen sarayın yıllık harcamaları, yapılan revizyonlarla 6 milyar liraya dayanıyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın milyonlarca lira yardım ettiği dernekte antrenör var, sporcu yok. İhaleler bölüne bölüne yasal sınırın altına düşülüyor, ihaleyle alınması gereken mal ve hizmetler, doğrudan temine dönüştürülüyor. İstisna maddesine uymadığı halde pek çok ihale, istisna maddesi kullanılarak yapılıyor.

ERDOĞAN, YURT DIŞINDAKİ ORTAKLARINA ‘5 MİLYON MÜLTECİYE EV SAHİPLİĞİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ’ DİYOR: Hükümete, ‘Dövizle borçlanmayın, döviz borçlarını Türk Lirası’na çevirin’ dedik, durduk. Biz bunları söylerken ‘Tek kuruş vermiyoruz’ dedikleri döviz garantili Kamu-Özel İşbirliği projelerine, Sayıştay raporlarına göre, milletin bütçesinden milyarlarca lira aktarmışlar. Şehir hastanelerine ödenen garantilerin hesabı ise belli değil. Hazine garantili borçlar, tek bir yılda kur farkından dolayı 123 milyar lira artmış. Yetmez, Hazine’nin borç yükü seçimden bu yana 1 trilyon 287 milyar lira artarken bu artışın 963 milyar lirası, yani yüzde 75’i döviz cinsi borçların TL karşılığındaki artıştan gelmiş. Bu çürüyen rejimde, bir taraftan milletimiz hızla kutuplaştırılırken cumhuriyetimizin üstüne inşa edildiği milletin birliği ve dirliği giderek yok oluyor. Yeni yeni millet tanımları ortalarda dolaşıyor. İtalyan Başbakanı, ‘Ülkemi Avrupa’nın sığınmacı üssü yaptırmam’ derken; Ürdün Kralı, ‘Daha fazla sığınmacıya ev sahipliği yapacak gücümüz ve kaynağımız yok. Suriyeliler geleceklerini misafir oldukları ülkelerde değil, kendi vatanlarında aramalıdır’ diyerek ülkesinden yana tavrını net şekilde ortaya koyuyor. Ama Erdoğan, yurt dışındaki ortaklarına ‘5 milyon mülteciye ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz’ diyor. Bir de bizi şikâyet ediyor. Tepkiler çığ gibi büyüyünce bu kez, partisinin Grup Başkanvekili yurt içinde, ‘Reis öyle demek istemedi’ diye top çevirmeye kalkıyor. Erdoğan’ın sözleri de misyonu da gayet açıktır.

KENDİ İTHAL BİR MİLLET YARATMAK İSTEYENLER HEZİMETE UĞRAYACAK: Herkese Sorosçu diye saldıran BOP Eşbaşkanı, Soros bundan 8 yıl önce bu sığınmacılarla ilgili ne dediyse onu aynen tatbik etmektedir. Soros, sığınmacıların Türkiye’de durmasının daha ucuz ve daha verimli olduğunu söylüyor, Avrupa ve Türkiye arasında yapılacak bir anlaşmanın temel hedefinin bu olması gerektiğini anlatmıştır. Sarayda oturan Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanı da AB ile Geri Kabul Anlaşması tereddütsüz imzalamıştır. Üç para-beş kuruş karşılığında, Türkiye’yi AB üyesi yapmaktan vazgeçmiştir. Şimdi saray ve şürekası, bir taraftan milletin çeşitliliği laflarını ortaya atmaktadır; diğer taraftan da yandaş gazetecilere, sığınmacıları bağrımıza nasıl basmamız gerektiğini anlatan videolar çektirmektedir. Bu izan fukaraları da ‘Sığınmacılarla tek milletiz’ demeye kadar işi götürmektedirler. Büyük devlet adamı önderimiz Atatürk’ün ifadesiyle, ‘Millî benliğini bilmeyen milletler, başka milletlere yem olurlar.’ Kendi aklınca ithal bir millet yaratmak isteyenler, kürekleri tarihimizin akışının tersine çekmeye çalışan emperyalizmin projelerinin maşaları, dün olduğu gibi bugün de hezimete uğrayacak, bu girişimleri tarihin tozlu rafları arasında yerlerini alacaktır. Biz, canımız ve kanımız pahasına aldığımız Anadolu ve Rumeli topraklarının kirli hibrit savaş oyunlarıyla emperyal heveslere peşkeş çekilmesine dün izin vermedik, bugün de izin vermeyiz.

YASA DIŞI BAHİS BARONLARININ MAHKEMELERCE SERBEST BIRAKILMASI İÇİN OYUN ÜSTÜNE OYUN OYNANIYOR: Bu çürüyen rejimde, kurumların, kavramların, düşüncelerin yanında belki de en çok devletin temel direği olan adalet çürüyor. Ülke vahşi batıya döndü. Her gün ülkenin bir köşesinden çatışma haberi geliyor. Hatay’ın seçilmiş milletvekili, gerçekleri yazan gazeteciler içeride, yasa dışı bahis baronlarının mahkemelerce serbest bırakılması için oyun üstüne oyun oynanıyor. Azerbaycan’ın mafyasını Antalya’da vuruyorlar, yeğenine İstanbul’da ateş açıyorlar, arabalarda tam otomatik suikast silahları bulunuyor. Gürcü mafyası Trabzon’da, İsveç mafyası İstanbul’da çatışıyor. İsveç basınının yaptığı, ‘Kara Mamba’ lakaplı mafya şefinin parayla Türkiye Cumhuriyeti pasaportu aldığı haberleri yazılıp çiziliyor. Bu kara düzenin sahipleri, kara paralarını da yanlarında getiriyor. Esenboğa’da yakalanıp yerlere yatırılan mafya, yurt dışından getirdiği paraları Varlık Barışı’yla ülkeye nasıl sorgusuz, sualsiz soktuğunu ifadesinde tek tek anlatıyor.

OYLARI YÜZDE 30’UN ALTINA İNDİ: Bu hükümet bu ülkenin, bu milletin hiçbir derdine derman olamaz. Seçimden sonra yaptığı ve yapmadıklarıyla bunu ispatladı. Şimdi Erdoğan, partisinin yüzde 30’un da altına inen oyuyla seçim kazanmak için her yolu denemek istiyor. Bütün ümidi, muhalefeti ne yapıp edip dağıtmak. Yüzde 30 ile ülkenin yüzde 100’üne el koymak. Havuz gazetelerinde kendi belediyelerinin rezilliklerinin üstünü örtüyor, bizim belediyelerimize ise kara çalmaya çalışıyor.

YARIN KURULTAY TARİHİNE KARAR VERİLECEK: Kongrelerimizi bitiriyoruz. Yarın, Parti Meclisimiz, Kurultay tarihine karar verecek. Bu ülkenin aydınlık yarınlarına inananlar olarak bu süreçten de yenilenerek, güçlenerek çıkacağız. Ülkemizi, kifayetsiz muhterislerin elinden kurtaracak yolun kapısını açacağız. Milletimizi bölüp parçalayarak yalanla, hileyle, hurdayla siyaset yapmanın sonuna gelindi. Meydanlarda söylenen yalanların faturası ağır oldu. Milletimiz önümüzdeki seçimlerde kendine bunca zulmü reva görenlere, sandıkta mutlaka cevabını verecektir.”

‘KAVGA DEĞİL DEMOKRATİK TARTIŞMA’

Öztrak, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Kongre süreci ile ilgili soru üzerine Öztrak, şunları söyledi:

“Bütün partilerde olduğu kadar, bizde de kongre süreçlerinde istenmeyen manzaralarla karşılaşabiliyoruz. Bunlar hakkında da gerekli incelemeleri yapıyoruz. Ama, öyle görünüyor ki bu soruyu soranlar, uygar tartışmaları da kavga diye sınıflandırıyorlar. Kongrelerdeki her demokratik tartışmayı, her kongrede kavga var diye sunmanın ve sormanın da neye hizmet ettiğini dinleyenlerin takdirine bırakıyoruz. Bu soruyu soranların bugüne kadar Erdoğan’a; bakanlar kurulunda çıkan kavgaları, tekme-tokat iddialarını, Cumhur İttifakı partilerinin kongrelerinde uçan sandalyeleri sorup sormadığını da doğrusu merak ediyoruz.”

BAHÇELİ’NİN AÇIKLAMASI MANİDAR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili destek açıklamalarının anımsatılması üzerine Öztrak, şunları söyledi:

“Vefayla, siyasi ahlakla bunun ne alakası var? Bu kişiyi tutuklayan İçişleri Bakanlığı. Siyasi ahlak, bir suç söz konusuysa o suçun üstüne amasız, fakatsız gitmeyi gerektirir. Kendi ittifaklarının İçişleri Bakanı bu soruşturmayı yürütüyor. Şimdi bu soruşturma süreci devam ederken Bahçeli’nin, ‘Soylu’nun arkasındayız’ açıklaması manidardır. Bu, aynı zamanda soruşturmaya müdahale anlamına gelir. Diğer taraftan yerel seçimlerde iş birliği tartışılırken, MHP’den gelen bu açıklama AK Parti Genel Başkanı’nı yargıya müdahaleye davet olarak da okunabilir. Kaldı ki; Bahçeli’nin mafya yapıları ile münasebetleri fotoğraf albümler ile ortadadır, sakladığı bir husus da değildir.” (HABER MERKEZİ)

Devamını Oku

Saadet Partili Arıkan: Asıl ekonomik tufan seçimin sabahı başlayacak

Saadet Partili Arıkan: Asıl ekonomik tufan seçimin sabahı başlayacak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arıkan, “31 Mart 2024 yerel seçimlerinin hemen sabahında ülkede ekonomik anlamda bir tayfun yaşanacak. Şu an ekonomik anlamda yaşadığımız sıkıntılar birer fragman. Esas problem 31 Mart yerel seçimlerinden sonra yaşanılacak. Ülkemiz çok daha büyük problemlerle, çok daha büyük tufanlarla karşı karşıya kalacak. Zenginin gönlü oluncaya kadar fakirin canı çıkacak” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, partisinin Kars İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi. ANKA’nın haberine göre Arıkan, şunları söyledi:

İKTİDAR, TOPLUMU TEKRAR KUTUPLAŞTIRMAK İÇİN ANAYASA TARTIŞMALARINI GÜNDEME GETİRECEK: “Önümüzdeki pazar günü TBMM’de yeni yasama yılı açılacak. Gönül isterdi ki; Meclis’in yeni yasama yılı ile beraber ülkedeki ekonomik kriz, ekonomik kriz konuşulsun, ülkedeki ekonomik problemler konuşulsun. Ülkedeki ahlaki ve manevi dezenformasyon konuşulsun. Bunlar konuşulmayacak. Ben buna ‘2 A: Ahlak ve Adalet ve 2 E: Ekonomi ve Eğitim diyorum’. Bunlardan uzak gündemli bir Meclis çalışmasına imza atacağız. Anayasa ile başlayacağız. Malum eylül ayındayız. Bize acı hatırası olan bir aydayız. 12 Eylül hadisesini hep beraber yaşadı bu ülke. 43 yıl oldu ama acılarını hale yaşayan birçok toplumumuzda kesimler söz konusu. Tabi bu askeri anayasanın 12 Eylül askeri darbesinin gölgesinde yapılan anayasanın değiştirilmesi mutlak bir ihtiyaç. Ama bugün acil problemlerimizin çözümü ile alakalı mevcut anayasa hiçbir engel teşkil etmemekte. Ekonomi çözülebilir, eğitim çözülebilir, ahlaki ve manevi tahribat, adalet bunlar biz çözülebilir. Ama iktidar ne hikmetse algı siyaseti üzerinden toplumu tekrar kutuplaştırmak için anayasa tartışmalarını gündeme getirecek. Bu konuyla alakalı gündem yapacak. Anayasa metni 23 kez değişmiş. Bunlardan ve 23 kez değişimin 12’si AK Parti’nin döneminde yapılmış. Yakın tarihte 2017’de referandum yaptılar. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçtik. Araya birkaç husus daha eklenebilirdi. Halk oylaması da yapılmıştı ama bu ihtiyacı hissetmediler.

YENİ SİVİL BİR ANAYASAYA KARŞI DEĞİLİZ: Yine Türkiye’de bir anayasa tartışmasının arifesindeyiz. Biz kesinlikle Saadet Partisi olarak yeni sivil bir anayasaya karşı değiliz. Bizim iktidarın keyfi uygulamalarına karşıyız. İktidarın gerçek problemlerin üzerini örtmek için anayasa tartışmasını kılıf olarak kullanmasına karşı olduğumuzu ifade etmiş olalım. Yaklaşık 10 yıldır anayasayı tartışıyoruz. 10 yıldır ülkeyi kim yönetiyor. AK Parti yönetiyor. 20 yıldır AK Parti ülkeyi yönetiyor ama problemler maalesef çözülmüyor.

VATANDAŞIN KONUŞULMASINI İSTEDİĞİ HUSUSLAR VAR: Bir de bizim tartışılmasını istediğimiz hususlar, iktidarın tartışılmasını istediği hususlar var ama bir de vatandaşın ısrarla tartışılmasını istediği hususlar var. Vatandaş ekonomiyi konuşmak istiyor, 11 bin 500 TL asgari ücreti konuşmak istiyor. Bunlar gündem olmuyor. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı dün yine bir açıklama yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatı ile emekli maaşlarında ve asgari ücrette iyileştirme yapılacağını ifade ettiler. Ne zamanı işaret etti? Ocak ayını işaret etti. İyi de bu emekli ve asgari ücretli ocak ayına kadar nasıl geçinecek? Bunu anlamakta hakikaten zorlanıyoruz.

ÜLKEDE ASIL BÜYÜK EKONOMİK TUFAN 31 MART SABAHI BAŞLAYACAK: Ülkede ekonomik anlamda esas tufan; altını çizerek ifade etmek istiyorum. Yani iddialı bir cümle olarak kullanmak istiyorum. Şu an ekonomik anlamda yaşadığımız sıkıntılar birer fragman. Esas problem 31 Mart yerel seçimlerinden sonra yaşanacak. Ülke çok daha büyük problemlerle çok daha büyük tufanlarla karşı karşıya kalacak. Hani güzel Anadolu’da sürekli kullanılan bir tabir var. ‘Zenginin gönlü oluncaya kadar fakirin canı çıkar’ derler. AK Partili iktidarının gönlü oluncaya kadar, Sayın Cumhurbaşkanı’nın, hükümet yetkililerinin gönlü oluncaya kadar emeklinin ve asgari ücretlinin canı maalesef çıkmış olacak.” (HABER MERKEZİ)

Devamını Oku

Uzmanlar inceledi: Beyni olmasa da geçmişi hatırlıyor

Uzmanlar inceledi: Beyni olmasa da geçmişi hatırlıyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mike McRae

Bilim insanları, öğrenme sürecinin bir beyin gerektirip gerektirmediğini test etmek amacıyla bir kutu denizanası türüne (Tripedalia sistofora) birkaç basit numara öğretmeyi denediler. Bulgular, bir avuç nörona ve bulundukları çevreyi hissetmek için bir duyargaya sahip olan hemen hemen her şeyin, daha eski deneyimlerine dayanarak davranışlarını değiştirebileceğini ortaya koyuyor.

Almanya’da bulunan Kiel Üniversitesi’nde nörobiyolog ve araştırmanın başyazarı olan Jan Bielecki, “Öğrenme eylemi, sinir sistemleri açısından performansın zirve noktasıdır” diyor. Peki, burada ne tür bir sinir sisteminden bahsediyoruz?

Ahtapotlar, beyindeki merkezi öneme sahip gri madde kümeleri yokken de uzuvlarına dağılmış yaklaşık yarım milyar nörondan oluşan bir ağ aracılığıyla sorunları çözerken inanılmaz düzeyde iyi bir performans sergilerler. Mütevazı bir deniz salyangozu olan ‘Aplysia californica’ dahi, sahip olduğu yalnızca 20 bin sinir hücresi sayesinde öğrenme potansiyelinin epeyce ilerisinde olduğunu gözler önüne sermiştir. Denizanasına baktığımızdaysa, T. cystophora aslında tam bir ‘beyinsiz’ değildir. Dört adet görme yapısının her biri iki göz ve yaklaşık binden fazla fotoreseptörden [ışık algılayıcıdan] meydana gelir.

Bu sinirler, uyaran etkilere tepki vermek için hem duyusal sistemler hem de entegrasyon merkezleri gibi işlev görür ve kutu denizanasının avını aramak için mangrov ağacı köklerinin oluşturduğu yoğun ormanlardan geçip gitmesine yardım eder.

Bielecki ve meslektaşları, bu denli ilkel bir denizanası sisteminin her şeye rağmen bir şeyler öğrenip öğrenemeyeceğini anlamak amacıyla, yetişkin T. cystophora örneklerini, uzaklardaki bir mangrovun dikey köklerini taklit etmek için duvarı gri çizgilerle süslenen silindirik bir tanka koydular. Öylece serbest kaldığını fark eden denizanası, doğal olarak ikinci bir fikir olmaksızın duvara doğru süzüldü.

DENEYİM ÖĞRETİYOR

Denizanasının hevesinin kaçması pek uzun sürmedi. Yedi buçuk dakikalık bir uğraşın neticesinde, denizanası ortalama dört kat daha sık dönüş yapıyor ve kendisiyle duvar arasındaki mesafeyi yarı yarıya artırıyordu. Bu davranış, denizanasının yeni keşfettiği engele bir tepki olarak davranışını değiştirdiğini gözler önüne seriyordu. Kopenhag Üniversites’nden deniz biyoloğu Anders Garm, “Bu hayvanların öğrenme hızları gerçekten de şaşırtıcı; daha gelişmiş hayvanların hızıyla nedeyse aynı” diyor: “En basit sinir sistemi dahi ileri seviyede öğrenme gerçekleştirebiliyor gibi görünüyor ve bu bulgu, sinir sisteminin evrimsel başlangıcında geliştirilen son derece temel bir hücresel mekanizma olabilir.”

Araştırmacılar, bu öğrenme deneyinin görsel ve mekanik uyaranları içerdiğini doğrulamak amacıyla denizanasının eşkenar dörtgen şeklindeki ışık algılayıcılarını tek tek kapattılar ve onlara hareket halindeki düşük kontrastlı gri çizgilerden meydana gelen basit bir film gösterdiler.

Görüntüdeki çizgilerin ‘somut’ olmadığını ‘düşünen’ denizanası organları, duyarsız davranarak hiçbir tepki vermedi. Filme düşük seviyede bir elektrik akımı eşlik ettiğinde, ‘rhopalia’ [ışık algılayıcılar] artık sahte mangrov köklerini o kadar da uzakta görmüyordu ve bu durum onları yaklaşmakta olan engeli ‘aşmak’ için telaşla hareket sinyalleri pompalamaya teşvik etti. Bir hayvanda ilişkisel öğrenmeyi teşvik etmenin çok az nöron ve en basit uyaranı gerektirdiğini anlayan araştırmacılar, sinirlerin hücresel düzeydeki etkileşimlerini de açığa çıkarmayı umuyorlar. Ve belki top hokkabazlığı numarasını bile deneyebilirler.

Araştırma makalesi ‘Current Bilogy’ adlı dergide yayınlandı.


Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)

Devamını Oku
escort erzurum escort adana escort antalya escort bursa escort istanbul escort malatya escort gaziantep escort adana escort eskişehir escort

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

deneme bonusu deneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu betist yeni giriş betorspin com giriş